Geçen kış yani 2011-2012 kışı İzmir'de çok soğuk geçti. Bulunduğum bölgeye 21 yıl aradan sonra ilk kez kar yağdı hemde kış boyunca üç kez kar yağışı seyrettik. Doğalgazı veya kaloriferi olmayan bir evde, lapa lapa kar yağarken eşime sarılıp ısınmaya çalışmak romantik bile gelmiyor insana. Hatırlatmak isterim ısınmak ve serinlemek için kullandığımız tek makina olan klimamız hava sıcaklığı belli bir derecenin altına düşünce çalışmıyor. Yani kar yağıyorsa, soğuktan klima da çalışmıyor.
İçinizi ısıtan iki dostunuz oluyor; battaniyeniz ve çay fincanınız.
Geçen kış İzmir'in sıcak ikliminin cazibesine kapılıp kurduğum hayallere kar yağdı anlayacağınız. Ama bu sene işimi şansa bırakmayacağım ve havalar soğumadan salonuma kuzine kurulmuş olacak. İlk defa sobalı evde yaşayacak olmanın heyecanıyla internette salonda soba nereye kurulmalı konulu araştırma yaparken bu fotagrafları buldum. Ve çok heyecanlandım çünkü şuan oturduğum ev aynı yukarıdaki fotograftaki gibi L şeklinde ve açık mutfaklı. Pencerelerin, yemek masamın ve tekli koltuğumun yeri bile aynı fotograftaki gibi. En önemli fark mutfak tezgahının yeri. Benim lavabom neyazıkki pencerenin önünde değil.
Fotograftaki evin bir başka güzel tarafı da 'Soba'nın görüntüsüyle bile insanın içini ısıtıyor olması. Salonun tam ortasındaki konumuyla her yere hakim görünen bu sobayı çok beğendim. Umarım benim mütevazi kuzinemde hem salonuma yakışacak hemde varlığıyla tüm kış içimizi ısıtacak.
Bir Norveç sitesinden bulduğum bu fotografların orijinallarine buradan ulaşabilirsiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder